Doğanın bir parçası mıyız?

in #tr6 years ago (edited)
Dün yazdığım içerik için sevgili @ecotone şöyle bir yorum yaptı;

İnsanlar olmasa, dünya süper bir yer.

Mecidiyeköy'de yaşayan bir insan buna nasıl karşı çıkabilir?

@ecotone'a katılmakla birlikte sık sık duyduğum "doğayı katlediyoruz" cümlesine biraz karşı olduğumu belirtmek isterim. Evet güzellikleri bitiriyoruz. Beton beton daha çok beton. Bitki örtüsüne zarar veriyoruz. 'Spor olsun diye' hayvanları öldürüyoruz. Karbon salıp duruyoruz. Ama öyle böyle karbon salmıyoruz. Her gün milyonlarca ton karbonu atmosfere kendi ellerimizle, bile isteye veriyoruz.


Kaynak

Peki doğayı katlediyor muyuz?

Doğa kelimesini arattığımızda şöyle bir sonuç çıkıyor;

Kendiliğinden var olan ve insan etkinliğinin dışında kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren, canlı ve cansız nesnelerden oluşan varlığın tümü.

Neden canlılardan insanları ayırıyoruz? Yaşayan en zeki tür olmamız neyi değiştiriyor? Hem de şempanze ile aramızda sadece yüzde bir kadar bir genetik farklılık olmasına rağmen. Hatırlarsanız bir yazımda "çok da zeki olmadığımızı ve aradaki farkın sadece bize fazla göründüğünü" iddia etmiştim. Şempanzeler doğanın bir parçası ama biz değiliz. Neden?

Çünkü insanlar çevresine zarar veriyor

O zaman ağaçları katleden, "zararlı" diye tanımladığımız böcekler de doğanın bir parçası olmasın? Yanardağları da çıkaralım. Havayı kirletip çevreyi tahrip ediyorlar. Zorlasak bütün besin piramidini suçlayabiliriz.

Fakat biz akışı değiştiriyoruz. Diğer canlılar bir denge sağlamışken biz bu gidişatı değiştiriyoruz.


Kaynak

Belki de doğal gidişat böyledir. Zamanla türler değişkenlik gösterir. Zeka seviyeleri artar. Bazı canlılar bilgileri genetik aktarımdan bağımsız şekilde aktarmayı başaracak kadar zekileşir ve üzerine bir şeyler eklemeye başlar. Buna insan demişlerdir. Fakat dışarıdan dünyaya baktığımızda hala bir hayvan türüyüz. Hatta biyoloji bilimi de bizim birer hayvan olduğumuzu söylüyor.

Yani kendiliğinden oluşan tanımının biz de bir parçasıyız. Bizim yarattığımız her değişiklik kendiliğinden olmuş kabul edilebilir. Çünkü insanlar olarak biz bir yerden emir almıyoruz. Dünyaya beton dökmemizi kimse söylemiyor bize. Ya da bu gezegene dışarıdan gelip bozmadık. Bu gezegenin doğasında var Empire State Binası. Bu gezegen içinde barındırdığı türler yüzünden! çok miktarda karbonu atmosferinde taşıyor.


Kaynak

Şimdi @tahirozgen'in en sevdiği galaksi olan SaklaSamanı Galaksisi'ne bir yolculuk yapalım. (Evrende halihazırda 2 trilyonun üzerinde galaksi varken, birinin adının böyle olmasına kimse takılmaz sanıyorum:) Bu galakside Yerküp diye bir gezegen keşfettik. Zeka düzeyi insana göre epey düşük olan bir canlı türü o gezegende baskın tür olmuş. GüneşZamanı diye bir yıldız da Yerküp gezegenine ısı ve ışık yayıyor. Yerküp gezegeni de üç bin yıllık periyotlar ile bu yıldıza fazla yaklaşıyor. Bizim gariban baskın tür de bu kadar ısı ve ışığa gelemedikleri için başlamışlar kazmaya. Herkes evini yerin altına yapmış. Sayılar da epey fazla. Koca gezegeni kevgire çevirmişler.

Bu sırada gezegenin yer altında tuttuğu zararlı gazları salmışlar. Çıkan gazların ağaçları öldürdüğünü fark etmiş ama umursamamışlar. Hatta bu gaz kendi ömürlerini de kısaltıyormuş fakat kazmaya devam etmişler.

Peki şimdi Yerküp gezegenini bu halde bulduk. Sizce gezegenin doğasını tanımlarken bu canlıları ayırmalı mıyız?

Gerçekten insanlar olarak çok mu zekiyiz?

Kendi evini kazarak yapan canlılarla gökdelen inşa edebilen canlılar arasında çok mu fark var?

Küçük bir genetik farklılıkla içgüdüsel olarak kuantum fiziğini özümseyebilen canlılar yaşıyorsa bir yerlerde sizce Dünya'nın doğasını tanımlarken insanları ayrı mı tutarlar? Yoksa doğanın şekillenmesinde yer alan bir etki olarak mı bakarlar?


Kaynak

İnsanlar olmasa dünya çok daha güzel görünürdü. Bunu kabul ediyorum. Fakat Dünya'nın doğası dışarıda ne görüyorsanız o. Biz de zekamız da yaptıklarımız da bunun bir parçasıyız. Hatta verdiğimiz zarar da çok zeki bir tür olmadığımızın kanıtıdır.

ayrac1.png

Sadece farklı açıdan düşünmenizi sağlama kaygısıyla yazdığım bir yazıdır. Fakat dünyanın doğasının bir parçası olduğumuza ve abarttığımız kadar zeki olmadığımıza inanıyorum. Farkındalığımız bence durumu değiştirmiyor. Eleştirel yorumlarınızı da görmekten memnuniyet duyarım :)

doc-son.png

turkce.png

Sort:  

Aslına bakacak olursak dünya biz olmazsak anlamsız. Biz olmazsak anlam yükleyen hiçbir şey olmadığı için işlenmemiş bir cevher olarak kalır. Bilinmelidir ki elmas elmas olduğu için değerli değildir, insanoğlu ona değer biçtiği için değerlidir.

Dünyayı kirletme ya da tahrip etme konusuna gelecek olursak: İnsanoğlu dünyanın bir parçasıdır, doğanın tahrip olmaması düşünülemez ve olmalıdır da. Eğer bir ağaç ölmezse bir diğerinin yeşerme olasılığı azalır. İnsanoğlunun doğayı tahrip ediyormuş gibi görünmesi bana göre sayısal çokluktan kaynaklanıyor. Çekirge sürüsünü düşünün; çekirgeler ekinlerinizi yiyecektir, sayıları az olursa farkında olmazsınız ama bir sürü olurlarsa ekinlerinizi tahrip edip ortada bir şeyler bırakmayacaklardır. Dünya da buna evriliyor aslında gitgide artan dünya nüfusu doğayı tahrip etmekten ileriye yok etmeye doğru gidiyor.

Biz de bir gün eleneceğiz ve dünyada yaşayamıyor olacağız zaten :) fakat insanlar diğer canlılara göre daha kalıcı zarar veriyor. Orası da kesin :)

Dünya bizle ya da bizsiz anlam yönünden çok değişikliğe uğramıyor bence. Aynı elmas gibi o da bizim için değerli. Elmasın da değeri yok. Tüm evreni düşündüğümüzde bizim için değerli olması onu değerli yapamıyor :)

Zaten değerli gibi düşünülmesinin sebebi insanoğlunun maneviyat veya maddiyat yüklüyor olması. Normalde biz olmasak hiçbir canlı çıkıp da işte şu elmas ben bunu saklayayım biriktirseydim gibi bir düşüncesi olmaz.

Güzel bir yazı olmuş hocam. Bence herşeyin başı insandaki zaman kavramı. Geçmişi ve geleceği, yıllar öncesini ve sonrasını, düşünebilen bir varlık olduğmuzdan kaynaklanıyor tüm sorunlar. Dolaplarımız tıka basa dolu olmasına rağmen sanki heran aç kalabilircesine sabah 7 akşam 7 didiniyoruz. Yarını göreceğimizden bile emin olmadan, çocuklarımızı, torunlarımızı düşünüyoruz ve güya onlar için çalışırken aslında onların geleceğini yok ediyoruz. Hiç karıncayı yada güvercini aç kalacak diye panik yaptığını gördükmü?? Hepsi zaman kavramından kaynaklanıyor bence. Hepsini geçelimde Atomenerjisi artıkları yerin dibine gömülüyor ve 5-10 bin sene sonra etkisiz hale geliyor. Bu nasıl bir bencillik ve egoistliktir? Çevreye "zarar" veren hayvanlar bile olayın dosajını kaçırmadan yapıyorlar, biz ise doymuyoruz nedense. Bakalım daha nekadar yağmalıyacağız bu gezegeni. Arkadaş bizim yaşam şeklimize uymayan başka gezegenlerde yaşamayı planlıyoruz ama bizim için en ideal olan ve eşi daha görülmemiş bir gezegenin kıymetini bilmiyoruz. 🤔

Hocam öncelikle yorumunuz için teşekkürler. Epey aydınlatıcıydı. Gezegen üzerine nasıl geniş çaplı uygulama yapılmıyor diye düşününce siyasi durumlar söz konusu oluyor. Biz temizlemeye çalışsak Çin kirletmeye devam edecek gibi şeyler var. Siyasi tartışma çıkarmamak adına mars'a gidiyoruz biz de :D Dediğim gibi insanın zekası her yönden gelişmemiş. Kendi dengesizliğini yaratıyor

Postunuz @bot-az ve ona katılan 152 curation traili tarafından oylanmıştır. Teşekkürler.

Selamlar.

Yazınız @turkce-bilim değerlendirmesi ile @trliste ve @tryardim tarafından oylanmıştır.

Sevgiler.

Ben Dünya'nın kanseri olduğumuzu düşünüyorum:)
Dünya niye hastalandı, bu da bir şekilde doğal bir gelişme miydi, orasını bilemem.

Ahaha harika bir yorum. Bilemem dediğin kısım ile ilgili iddiaları yazdım zaten. Güzel benzetme :)

Hani demiş ya ;

... insan etkinliğinin dışında kendini...

İşte onu diyen de insan :) Dolayısıyla kendi kuyruğunu takip edip duran yılan gibi bir kısır döngü bu. Kendimizi doğanın bir parçası olarak kabul etsek de, dışarlayarak baksak da, doğanın bir parçası olarak kalmaya devam edeceğiz :D :D

Bununla ilgili farkındalığın yaratılması istenen asıl mevzu aslında şu:

'Kardeşim sen bilinçli bir canlısın. Hakim ve baskın türsün. Kontrol sende. İstediğini yapıp, yönlendirebiliyorsun. Sen de doğanın bir parçasısın ve bu ekolojik zincirin bir halkasısın. Bu zincire zarar verecek bir şey yapmamak için elinden geleni yap. Çünkü ucu sana dokunacak. Yine kendini düşün yani. Bu amaçla gerekirse kendini bu ekolojik zincirin bir parçası değilmişsin gibi dışarla ve yapılması (ya da yapılmaması) gerekenleri yap ve geleceğini kurtar. Bunu bu şekilde ancak sen maniple edebilirsin. Çünkü diğer türler bunun farkında değil, zekaları yetmez!'

Evet, bizim de zekamız hubble teleskopu inşa ediyor ama bunu göremiyor sanıyorum :)

Bakış açını sevdim ve yaklaşık şeyler düşünüyorum.
Sadece insanoğlu geliştikçe, içinde bulunduğu gezegeni görmek ve yaşamak istediğinden farklı bir şeye dönüştürdüğünü fark ediyor. Sonra yapabildiklerini istediğini bozmadan yapabilmek için de yeni şeyler keşfediyor ama bu yeni şeyler genelde çok yüksek maliyetli oluyor. Bunlar sadece DÜnyanın kısıtlı yerlerinde uygulanıyor, diğer genelinde iseeski usullerle bozulma devam ediyor. İşte bu noktada orada yaşayan insanlar ki bunlar aslında çoğunluk, bu bozulmadan şikayet ediyorlar ve yapılanın yeni yöntemlerle mevcut doğanın yapısı korunarak yapılmasını istiyorlar. Ama uygulayıcılar ve güçlüler bu maliyetlerden kaçındıkları için insanların isteklerine karşılık vermiyorlar. Bu tartışma da buradan çıkıyor aslında.


Bu konu biraz da organik beslenme taraftarına karşı argümanlarıma da benziyor. Henüz organik olmayan, gdo lu besinlerin insanlara bir zararı olduğu ispatlanmış değil ve gdo olmadan bir çok ürün mevcut nüfuslara yetecek şekilde üretilemeyecek. İnsanoğlu belki de evriminde bu ürünlere tamamen adapte olarak yol alacak belki de hiç bir zararı yok.


Geçenlerde BBC de okumuştum, insaların yıllarca elektrik sistemlerin ve kabloların kanser yaptığına dair şüpheleri boşa çıktı diye. Şu anda yapılan araştırmalar, özellikle doğumlarından ilk 1 yıl içerisinde aşırı hijyenle bakımı yapılan bebekler'in ve çocukların büyüdüklerinde kansere yakalanma risklerinin çok daha yüksek olduğunu yazıyordu.


Çok derli toplu anlatmak istediklerimi anlatamamış olabilirim. Affola.

Hepsine ayrı cevap veresim geldi :) kanser ve hijyen olayını anlayamadım açıkçası. Diğer hastalıklara daha fazla yakalabilir onu anlarımda da kanser mikrop kaynaklı bir hastalık değil.


Gdo'nun zararının kanıtlanmadığını bilmiyordum. Algımı yönetmiş olabilirler :)


Geleceğe dair umut kabul ettim ilk paragrafını. Tabi bizim gözlemleyemeyeceğimiz bir gelecek.

Özetle tüm insanlarda her daim kanser hücreleri oluşuyor her gün fakat bağışıklık sistemimiz bu hücreleri yakalayıp yok ediyor. Bağışıklık sistei hücreleri özellikle bebeklik ve çocukluk döneminde gelişip güöleniyor. Bağışıklık sisteminin dengesi bozulunca kanserli hücre ya teepit edilemiyor ya da yok edilemiyor.


Gdo dediğimiz şey bitkinin genetiğinde ufak bir oynama yaparak özellikle böceklenmeye karşı kendi savunmasını geliştirmektir. Artık bazı ürünlerin GDO suz üretilebilmesi imkansızlaşmıştır. GDO gibi şeylerin zararının ispatlanabilmesi için çok daha uzun senelere ihtiyaç var. Şu an ortalıkta konuşulanlar ve iddia edilenler popülist söylemler.

Bugün popüler kültüre popüler köle olmayı bıraktım senin sayende :)

Epey bilgilendirici oldu. Teşekkür ediyorum. Türkçebilim'den oylansa yeridir :)

Baktığınız bakış açısı ile bakınca, bizler de doğanın bir ürünü ve senaryonun bir parçası olarak görünüyoruz evet. Ama size bu konuda başka örnekler vermek istiyorum;

Arada bir sokakta kavga ederseniz, başka bir mahalleye gittiğinizde size sataşan bir kaç kişi ile kavga etmekten kaçınmazsınız ve bu kavga sırasında taraflardan biri üstünlük sağladığında kavga biter.

Hiç kavga etmeyen biriyseniz, başka bir mahalleye gittiğinizde size sataşan bir kaç kişiye ya cebinizdeki her şeyi teslim edersiniz, ya ölürsünüz, ya da kaçarsınız.

Ağaçları kademeli olarak keserseniz, başka bölgelerde ağaçlar çıkabilir ve hayat sürekliliğini koruyabilir.

Bir günde dünyadaki bütün ağaçları keserseniz, ertesi gün canlılık yok olabilir.

Bu iki örneği verdikten sonra size değil de, @ecotone a katıldığımı belirten cümlemi yazmak istiyorum.

Şu anda hali hazırda yapılmış olan bir kaç hidrojen bombası veya bir kaç nükleer santral, dünyadaki bütün ağaçları bir günde yok edebilecek güçte.

Evet bizler dünyanın bir parçasıyız ve senaryosunda ilerliyoruz. Fakat yanımızda duran 2 ağacın ürününü yiyip, bir kutu ahşap evde geceleri geçirip, bir de wc ihtiyacımızı karşılayarak mutlu mesut yaşayabilecek iken, ego ve hırslarımızın peşinden gidip, zalimleri güçlendirip, bir de onlara hizmet ederek, sonunda dünyayı tek hamlede yok edebilecek ürünler hazırlamalarına yardım ediyoruz.

Bizim bir yeteneğimiz var. Zekamızı geliştirebilmek. Bu bizi çok güçlü yapıyor. Fakat bizim ÇOK BÜYÜK BİR PROBLEMİMİZ VAR. CAHİLİZ.

Cahil miyiz aptal mıyız onu bir ara konuşalım :) Zaten Dünya'ya verdiğimiz zararı anlatmak epey güç. Ben sadece her şeye rağmen sürecin bir parçasıyız. Kendimizi, önemimizi hatta verdiğimiz zararı bile büyütmeyelim.


Bu arada neyse ki tüm dünyaya aynı anda tesir edecek bir silah yok :) Zekamız biraz orantısız. Teknoloji üretebilirken çevremizi düşünemiyoruz :)

This post has received a 3.13 % upvote from @drotto thanks to: @doctorbishop.

Coin Marketplace

STEEM 0.26
TRX 0.11
JST 0.032
BTC 63671.94
ETH 3040.89
USDT 1.00
SBD 4.01