Hasan Öğretmen 5 - 3 Eylül 1967

in #tr5 years ago (edited)


Kaynak

3 Eylül 1967
Cuma

Köy çeşmesinden yukarı doğru kıvrılan bir yol var. Yolun ucu doğrudan köyün camisinin önünden geçip köyün girişine gidiyor. Yol üstünde Şerif’in Mehmet’in evi varmış.

“Avlusu büyük tek ev, rengi beyaz” demişti Mustafa.

Bütün evler kerpiçten burada. Hepsi toprak rengi. Beyaz ev dediğinizde duvarına kireç sürülmüş iki bilemedin üç ev var. Yürüdüm yukarı doğru yolun hemen kenarında büyük avlusu olan bir ev vardı. Evin önünde küçük bir kız çocuğu toprakla oynuyordu.

“Şerif’in Mehmet’in evi burasımı?” dedim.

“Evet. Babam evde.” dedi.

Sonra hiç bir şey demeden koyuldu önüme, avluya girdik. Avlunun yerden üç, dört metre yüksek bir tavanı var. İçerisi geniş mi geniş. Uzun uzun inceledim. Yerden yukarı doğru koca koca kavakları kullanarak sütün yapmışlar. Bir sütundan diğerine ince tahtalar uzatmışlar. İnce tahtaların üzerine de samanla karışık toprakla örtmüşler. Toprak damı olan bir avlu. Avluya girince sol tarafta yerden tavana istiflenmiş odunlar çarptı gözüme. Kışlık yakacak belli ki. Odunların ilerisinde eve bitişik bir kümes vardı. Oda kerpiçten. İçinde tavuklar var. Avlunun sonuna gelince bir merdiven var. Yukarı evin kapısına çıkıyor. Merdivenden çıktık. Avlunun çatısı olan toprak damada buradan çıkılıyor. Toprak dam üzerinde bir örtü serili. Örtünün üzerinde de güneşte kurusun diye bırakılmış tarhana vardı. Tarhananın kokusu buram buram doldu içime.

Küçük kız açtı kapıyı girdi içeri hemen. Annesine seslendi. Benim geldiğimi haber verdi içeri. Kapı açık Evin içini görebiliyordum, ama içeri girmedim. Bekledim dışarıda biri gelir diye. Küçük kızın kaybolmasından hemen sonra koridorun sol tarafında bulunan kapıdan başında beyaz yazması olan bir kadın çıktı. Yazmanın yere doğru sarkan kısmını ağzına kapadı.

“Buyur beyim. Kime baktın.” dedi.

Kadın genç ve heybetli duruyordu. Çok şaşırdım görünce. Bizim oralarda da küçük kısa boylu tombul olur kadınlar. Osmanlı kadını derler ya. Karşıma gelen teyze tamda öyle işte. Tam bir Osmanlı kadını. Kaç defa Osmanlı kadını gördüm hayatımda? Ama normalden daha heybetli bir kadın görünce böyle diyoruz işte.

“Şerif’in Mehmet’i arıyorum teyze. Ben köyün öğretmeniyim.” dedim.

Öğretmenim dediğimde yine aynı ışığı ve aynı sevinci gördüm teyzenin gözlerinde. Bu köyde öğretmeni sevende var sevmeyende.

“Burası. Buyur içeri” dedi.

Eve girdim. Uzun ve geniş bir koridorda yan duvarlara dayalı sedirler vardı. Bir küçük pencere bakıyordu koridora. Az biraz ışık giriyor içeri, koridor tam anlamıyla aydınlanmıyordu. Koridorun sonunda eni geniş ama alçak bir kapıdan geçtik. Kapı o kadar alçaktı ki iki büklüm oldum neredeyse. Girdiğimiz odada Büyük bir divan üzerinde oturan bir adam vardı. Elinde bir takvim yaprağı, loş ışıkta okumaya çalışıyordu. Kapıdaki küçük kız adamın yanında oturuyor bana bakıp gülümsüyordu.

“İşte babam burada.” dedi.

Selam verdim. Yaklaştım Mehmet beyin yanına. Bana cevap vermedi kafasını kaldırıp bakmadı bile. Sonra hanımı arkamdan seslendi.

“Kulakları duymaz beyim. Bağır biraz, bağır.” dedi.

Dediğini yaptım yaklaştım daha da. Sonra bağıra bağıra yeniden bir selam verdim. Kaldırdı kafasını aldı selamımı.

“Ooo Öğretmen Bey sen mi geldin? Hoş geldin. Buyur söyle otur.” dedi.

Sonra hiç durmadan arka arkaya sıraladı ikramlıkları hanımına ve kızına. Güler yüzlü ve misafirperver bir adamdı Mehmet Bey. Kulağının duymaması konuşmamızı zorlaştırsa da güler yüzü her şeyin önüne geçiyordu. Ben uzun uzun anlattım derdimi Mehmet Bey’e. Buraya nasıl geldiğimi de. Ama Mehmet Bey bana yardım edemeyeceğini söyledi. Mustafa beni buraya gönderdiğinde, ben köyün ileri gelenlerinden varlıklı bir ailenin evine gittiğini düşünmüştüm. Ama durum tam tersiymiş. Mehmet Bey’in elinde avucunda olan belli, beş evladı var.

“Kazandığım, yetiştirdiğim anca onlara yeter” dedi.

Biz konuşurken küçük kız ve Mehmet Bey’in hanımı öyle ayakta durdular. Bizi dinlediler, bir yandan da hiç durmadan hizmet ettiler. Çok büyük bir umutla gelip çaldım kapısını, ama beklediğim gibi olmadı. Madem bu adamın durumu bu kadar iyi değildi, Mustafa beni ne diye buraya gönderdi. Kafam çok karışmış bir vaziyette müsaade istedim. Köy odasına gittim hızla. Cuma namazına kadar biraz kafamı dinlerim diye. Odaya gittiğimde Mustafa’da içerdeydi. Beni görünce sordu hemen;

“Ne yaptın beyim. Konuştun mu? Şerif’in Mehmet’le” dedi.

“Konuştum Mustafa konuştum da adamda ne mal var ne mülk, verecek hiçbir şeyi yok. O adamın bize ne faydası dokunacak.” dedim.

“Bilirim beyim. Ben sana zaten malı mülkü var demedim ki. O senin ardında durmazsa kimse durmaz dedim. Sen Derdini güzelce anlattın değil mi?” dedi.

“Anlattım. Anlattım da faydası ne olacak Mustafa?” dedim.

“Beyim sen derdini anlanırken Mehmet amcanın hanımı Raziye teyze orada mıydı?” dedi.

“Evet” dedim. Der demez kesti lafımı.

“Sen biraz uzan içeride. Ben namaz vakti gelince seni kaldırırım” dedi. Sonra çıktı gitti odadan.

Ben hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette oturdum sedirin üzerine. Oda camından dışarı bakıyor ve bu işlerin nasıl hal yoluna koyulacağını düşünüyordum. Artık muhtarın bulacağı çözümden başkası yoktu hesapta. Okul olsun da uzak olsun diye kendimi avutmaya başladım. Odanın camından caminin önü az biraz görünüyordu. Namaz vakti yaklaştıkça camiye gelen köylülerin sayısı iyice arttı. Sonra Mustafa geldi odaya. Beni kaldırmak için gelmiş. Uyumadığımı görünce çıktık, camiye gittik. Cuma namazında hutbe sırasında imam efendi muhtarın tembihlediği gibi yapacağımız işten bahsetti. Köylüden yardım istedi. Köylü köye bir okul yapılmasını istiyor ve bunun içinde ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Ama hepsi okulun yapılacağı yer konusunda kararsızdı. Namaz sonrasında caminin önünde toplandı kalabalık. Herkes ortaya bir fikir atıyor ama hiçbir fikir yaramıza derman olmuyordu. Ben bir ara lafa karışıp köy odasını okula çevirelim dedim. Köylü ona da yanaşmadı. Olmaz dediler. Bir sürü bahane sıraladılar. Kimse elindekini vermiyor ama hep birbirinin fikrine de karşı çıkıyorlardı. Muhtar dayanamadı kuru gürültüye, susturdu herkesi.

“En yakın devlet arazisine okul yapabilmek için ilçeye gidip konuşacağım” dedi.

Hiç konuşmayan Gök boncuk girdi lafa birden.

“Muhtar en yakın devlet arazisi dediğin yer ta kanalın arkası, tepenin doruğu. Bu yavrular oraya yürüyene kadar Cimşit’e yürüsün.” dedi.

Haklıydı. Kanalın arkası neresi bilmiyorum ama Cimşit köyü bu civarda okul olan tek köy ve bu köye çok uzaktı. Ama köyün içinde kimse tarlasını okul için vermeye yanaşmadı. Yapacak bir şey kalmayınca okul mecburen köye uzak olacak dedik. Ahali yarı kızgın, yarı mutlu tam dağılmak üzereyken Mustafa’nın sesi herkesi susturuverdi.

“Muhtar. Hacı Raziye geliyor.” diye bağırdı.

Kalabalık suspus oldu. Mehmet amcanın hanımı Raziye teyze tutmuş küçük kızının elinden hızlı adımlarla camiye doğru geliyordu. Yanımıza gelene kadar kimse çıt bile çıkarmadı. Şaşırdım önce bu duruma. Kalabalıktan ses çıkmıyordu ama Mustafa’nın suratında anlamsız bir tebessüm vardı. Raziye teyze tam yanımıza kadar geldi ve muhtarın yanında durdu. Kalabalığı süzdü iyice. Sonra konuşmaya başladı.

“Ankara’nın göbeği desek yeridir buraya. Ne medeniyete uzağız ne de devlete. Peki, neden bizim bir okulumuz yok. Ben başka köylere gittim okuma. Benim beyim başka bir köyde okudu. Hepiniz başka bir köyde okudunuz. Kimi okumayı sökünce bıraktı okulu, kimi dayana bilirse beş sene okudu. Benim çocuklarımın hepsi okumak için başka başka köylere gittiler. Ya devlet bize yardım etmedi ya da biz yaptık kendimize ne yaptıysak. Şimdi gencecik bir delikanlı kalkmış gelmiş ben öğretmenim diyor. Sizin çocuklarınızı okutacağım diyor. Biz ne diyoruz. Okutamazsın beyim, çünkü bizim okulumuz yok diyoruz. Ağalar, şimdi beni iyi dinleyin. Devlet bize yapacağını yaptı. Bu öğretmeni bize gönderdi. Şimdi evladı okusun isteyen varsa elini bu taşın altına koyacak.”

Konuşmuyor, adeta haykırıyordu Raziye teyze. Koca yürekli heybetli kadın git gide devleşiyordu gözümün önünde. Başındaki beyaz yazma güneşin altında parlıyor, kaşları çatık. Küçük kızın elini bırakmıyordu. Sanki o küçük kız tutuyordu onu. Bıraksa fırtına gibi esecekti köylünün üzerine.

“Benim kızım bu. Benim kızım okuyacak ağalar. Adam gibi kendi köyünde okuyacak. Kimsede buna engel olamaz. Ben elimi koydum taşın altına. Bana atamdan kalan tek varlık olan çalılar içindeki tarlamı okul yapılsın diye veriyorum. Okulu benim tarlamın üzerine yapın. Ama yapın. Allah aşkına yapın. Peygamber aşkına yapın. Yavrularımızın iyi birer insan olması için artık sizde elinizi taşın altına koyun” dedi.

Küçük kızın yüzün gülüyordu. Sadece yüzü değil gözlerinin içi bile gülüyordu. Raziye teyze konuşurken ben hep o küçük kıza baktım ve kızının geleceği için elindeki tek varlığını sorgusuz sualsiz feda eden bir anneye. Ahaliden hiç ses çıkmadı. Sessiz sedasız dinlediler. Raziye teyze söyleyecekleri bitince döndü arkasını, yine hızlı adımlarla evine doğru yürüdü. Şaşkın ve bir o kadarda mutluydum o an. Bir ben gülümsüyordum birde Mustafa. Zeki çocuk Mustafa. Bu işin içine bir parmak soktuğu belli yüzünden. Beş dakika falan sürdü caminin önündeki sessiz bekleyişimiz. Baktım kimse konuşacak gibi değil, dayanamayıp sordum. Sözlerim sessizliği bir bıçak gibi kesti.

“Eee, Nerede şimdi bu çalılar içi…”

Posted using Partiko Android

Sort:  

Thank you so much for being an awesome Partiko user! You have received a 4.27% upvote from us for your 540 Partiko Points! Together, let's change the world!

This post has received a $33.33 % upvote from @siditech thanks to: @yusufyusuf.
Here's a banana! banana-small.png

Thank you so much for using our service! You were protected from massive loss up to 20%

You just received 8.66% upvote from @onlyprofitbot courtesy of @yusufyusuf!

Want to earn more with us? Our APR can reach as high as
15% or more!

More portion of profit will be given to delegators, as the SP pool grows!

Comment below or any post with "@opb !delegate [DelegationAmount]" to find out about current APR, estimated daily earnings in SBD/STEEM

You can now also make bids by commenting "@opb !vote post [BidAmount] [SBD|STEEM]" on any post without the hassle of pasting url to memo!

* Please note you do not have to key in [] for the command to work, APR can be affected by STEEM prices

This post has received a 11.11% upvote from @lovejuice thanks to @yusufyusuf. They love you, so does Aggroed. Please be sure to vote for Witnesses at https://steemit.com/~witnesses.

You got a 53.11% upvote from @spydo courtesy of @yusufyusuf! We offer 100% Payout and Curation. Thank you.

You got a 47.22% upvote from @minnowvotes courtesy of @yusufyusuf!

Coin Marketplace

STEEM 0.32
TRX 0.11
JST 0.034
BTC 66791.24
ETH 3239.69
USDT 1.00
SBD 4.22