KAYIP #1 - Sesleniş

in #tr6 years ago (edited)

1. Bölüm (Sesleniş)

kapak1.jpg

Sadece ay ışığının aydınlattığı bir gök yüzü hayal edin. Karanlık bir ormanda bu ışığın yardımıyla ne kadar görebiliyorsanız önünüzü işte o kadar hızlı adımlarla yürüyorsunuz.

Hayal edin.

Bu sizin için zor olmasa gerek. Ayaklarınızda ayakkabı yok ve yere her bastığınızda canınız yanıyor. Üstünüz başınız yırtılmış bir vaziyette, sanki dikenli bir çalılığın içinden koşarak geçmişsiniz gibi.

Hayal edin.

Hava çok soğuk ve gökyüzünde hiç bulut yok. Soğuktan yüzünüzü ve parmaklarınızı hissetmiyorsunuz. Kendi kendinize ne işim var benim burada diye soruyorsunuz ama bu sorunun cevabı yok. Eve gitmek istiyorsunuz bir an önce, sıcak yatağınıza yatmak istiyorsunuz ama olmuyor. Sadece ay ışığının aydınlattığı karanlık kör bir gecede yapayalnız bir ormandasınız. Adınızı fısıldayan ve ısrarla sizi çağıran o sese doğru gidiyorsunuz.

Neredeyse her gece aynı rüyayı görerek uyanıyorum. İlk başlarda çok korkuyordum ama bir süre sonra insan alışıyor. Hep bu tür olayların filmlerde olabileceğine inanırdım. Hani sürekli tekrar eden aynı rüyayı görmek. Sanki sana bir şey anlatmak istiyor gibi. Biliyor musun? Bunun için psikoloğa bile gittim, peki sonuç ne oldu dersin. Adını bile söylemekte zorlandığım bir torba dolusu ilaç. Artık bahsetmiyorum kimseye yaşadığım şeylerden. İçimde bırakıyorum hepsini. Nasıl olsa güneş doğduğunda gerçek hayatın dertleri başladığı için gece olup biten her şeyi unutmuş oluyorum. Bu arada, kendimi tanıtmayı unuttum. Benim adım Elif.

Elif Doğan.

21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Orta Doğu Teknik Üniversitesinde Fen edebiyat fakültesi Biyoloji bölümünde okuyorum. Bu dünyanın ne kadar acımasız olduğunu söylememe gerek yok galiba. Yani sınavlarda başarı elde edemediğinizde kimse sizin gece uykularınızda gördüğünüz kâbusları önemsemiyor. Ama ben hayatımı bu şekilde belli bir rutine oturtmayı başardım. Sanırım sandığımdan daha dayanıklıyım.

Uzunca bir süre bu şekilde devam etti hayatım. Yaz ayları geldiğinde bir şey oldu. Bir gece sabaha kadar deliksiz bir uyku çektim. Şimdi size söylediğimde ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim ama bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bir bilseniz. Hiç olmadığım kadar mutlu uyandım güne. Belki de uzunca bir süre sonra ilk defa ailem uykudan kalktığımda yüzümün güldüğünü görüyordu.
Yine de çok sevinemiyorum çünkü ne olacağı belli olmaz değil mi? Güzel bir gün geçirdikten sonra bir gece daha yatma vakti geldiğinde içimdeki tedirginlik tavan yapmaya başladı. Ama el mahkûm koydum kafamı yastığa. Bir anda kuş sesleri duymaya başladım. Yüzüme bir ışık huzmesi çarpıyordu. Gözlerimi açtığımda pencereden giren ışığı fark ettim. Çoktan sabah olmuş ve kuşlar cıvıl cıvıl sesleriyle günü şenlendiriyordu. Artık kurtuldum diye düşündüm. Sonunda beni çağıran o ses ve o anlamsız korku dolu kâbuslar artık gitmişti. Mutluydum ve mutlu olmayı da hak ediyordum doğrusu.

Okul yaz tatiline girdiğinde kendimi ödüllendirmek için güzel bir tatil programı planladım. Çok sevdiğim 3 arkadaşımla birlikte Akdeniz kıyılarına doğru inmeyi düşündük. Güzelde bir rota çizdik kendimize. Her şey hazır. Bir cumartesi sabahı güneş beynimizi yakacak sıcaklığa erişmeden yola çıkalım dedik. Dedik ama benim deli arkadaşlarım sabahın 5’inde dayandılar kapıya. Arkadaşlarım demişken onları da anlatayım biraz.
Bunlar benim en yakın arkadaşlarım. Üç kişiler ama üçü de birbirinden deli ve doludur aslında. Mesela Ayşe’yi ele alalım. Çocukluğumdan beri benimle bu deli kız. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez derler ya işte öyle. Tüm sırlarımın gizli kasasıdır o. İçimde dışımda ne var ne yok her şeyimi bilir. Bende onun her şeyini bilirim tabi. En zor günlerimde bana destek olan kardeşim o benim. Bir ara gördüğüm bu kabuslar sınırları zorlayınca geceleri başımda nöbet bile tutmuşluğu var.

Birde Mert var. Mert yakışıklı çocuktur ha. Öyle sarıya çalan saçlar mavi mi yeşil mi ne renk olduğu tam belli olmayan gözler. Bana göre burnu biraz büyük ama oda Karadenizli olmasından sanırım. Lazoğlu derim ben ona. Canı gibi sever beni bilirim ama onu canı kadar seven bir kişi var oda Ayşe. Biliyorum çok seviyor Ayşe onu. Ama hiç söyleyemedi bu zaman kadar. Bir gün açılacak ağzının kilidi ama ne zaman bilmiyorum. Mert de aynı Ayşe gibi çocukluktan arkadaşım aslında. Sokaklarda koşturduğumuz, evimizin bahçesinde toprakla oynadığımız zamanlarda geldiler mahallemize. Geldiler dediğime bakmayın. Daha ilk günden sanki hep ordalarmış gibi oldu. Mert 1 günde kankimiz olmayı başarmıştı nasılsa.

Son olarak Burak’ı anlatmak isterim. Ama hiçbir zaman onu anlatacak kelime bulamıyorum ben. Sanırım anladınız derdimi. Gönül kafesimden aşk kuşumu çalan çocuk o. Küçük bir çocukken hayalini kurduğum beyaz atlı prens sanki. Bir gülüşü var maşallah. Neyse anlatmayalım daha nazar değecek şimdi. Zaten konumuzda bu değil, değil mi?

Bu üç deli sabahın beşinde geldiler kapıya hadi gidiyoruz diye. Nasıl hazırlandığımı bile bilmiyorum o gün. Apar topar giyindim, geceden hazırladığım çantamı aldım ve indim kapının önüne. Mert babasının minibüsünü almış rahat rahat gideriz diyor. Akıllıca bir seçim yapmış aslında. Mutlu bir tatil anısının en başında olduğumu hissettim bir anda. İçimi bir sevinç kapladı. Annem evin balkonunda bana bakıyordu. Mutluydum. Oda mutluydu yüzü gülerek el sallıyordu arkamdan. Sevinçle geçtim minibüsün içine, koltuğa oturdum. Sürgülü kapıyı kapamadan yavaş yavaş hareket etmeye başladık ben kapıdan hafif dışarı sarktım ve anneme el sallamaya devam ettim. Araba annemden uzaklaştıkça yüzüm biraz daha gülmeye başladı. Ben yokum ya kadıncağız birkaç gün kafasını dinlesin.

Güzel bir günde güzel bir tatilin başlangıcıydı. Her şeyin bu kadar iyi olmasından belliydi aslında bir sıkıntı çıkacağı ama o anlarda neşeniz yerindeyken pekte anlamıyorsunuz ne olduğunu. Hani bazen ailenle ya da arkadaşlarınla eylenirken, gülerken. Densizin biri çıkarda,
“Ay çok güldük vallahi başımıza bir şey gelecek” der ya.
İşte o sözün gerçek olduğuna inandığım bir an yaşadım. Evden çok uzaklaşmamıştık. Bir anda kafamın içinde bir ses duydum. Donup kaldım ilk başta. Olan biteni arkadaşlarıma çaktırmamaya çalıştım ama Ayşe anladı hemen bir şeyler olduğunu. Kafamın içindeki ses her gece uykularımı kabusa çeviren ve sürekli bana seslenen o sesti. Kafamın içinde kısık bir sesle “çabuk ol” dedi.

Bir anlığına uykuya daldığımı düşündüm önce. Ayşe ile konuştum yok öyle bir şey olmadı dedi. Uyanıktım ve rüyalarımda duyduğum o sesi kafamın içinde duymuştum. Aslında her şeyin başladığı an tamda bu andı. Başta fark etmekte zorlandım ama şimdi düşündükçe daha da oturuyor her şey kafamın içinde. Yolculuk devam ederken arkadaşlarım güle oynaya şakalaşıyorlar ama ben olayların içine dahil olamıyordum. Artık duyduğum bu şeyin bir rüyadan farklı bir şey olduğunu ve onun kafamın içinde olduğunu düşünmeye başladım. Daha önce adımı söyleyen ve sürekli beni yanına çağıran o ses tamda yola çıktığım sırada bana neden çabuk olmamı söyledi. Sanki beni görüyor gibi.

Yolculuk devam ederken Konya’da mola verdik. Bir şeyler yiyip karnımızı doyuracak ve birazda dinlenecektik. Meşhur Konya etli ekmeğini yemek için bir restorana girdik. Öyle çok ahım şahım bir yer olmasa da lezzeti ile meşhur ama bir o kadarda salaş bir yerdi. Siparişlerimiz geldi ve yemeye yumulduk hemen. Öyle acıkmıştık ki görseniz sanki kıtlıktan çıkmışız. Bir anlığına yolda gelirken yaşadığım olayı unuttum ve yeniden eski ben oluverdim. Yine kankilerle şakalaşmalar ve gülüşmelerimiz başlamıştı. Tekrar yola çıkma zamanı geldiğinde masada yiyemediğimiz birçok şey olduğunu fark ettim. Burak ve Mert bu artanları paket yaptıralım dediler yolda yemek için. Paketimizi aldık bindik minibüse. Dedik ya geldiğimiz yer salaş bir yerdi diye. Adam kalan yemekleri paket yap dedik diye hepsini bir gazete içine sarıp verdi kucağımıza. Komik bir durum bu aslında. Karnımızı doyurup dinlendikten sonra tekrar düştük yollara. Şarkı söyleye söyleye gidiyoruz. Bir ara Burak yolculuğumuzun daha keyifli geçmesi için ana yoldan sapalım ve köy yollarına girelim dedi. Başta bu teklife sıcak bakmasam da yol üzerinde onca köyün içinden geçmek oraların havasını da soluma fikri banada sıcak geldi sonradan ve rotadan saptık. Yolda birkaç köy geçtikten sonra hafiften karnımın acıktığını hissettim ve şu bizim meşhur etli ekmekçi dayının mükemmel paketine uzandım. Hem bizim aç kurtlar ayıkmadan ne yersem kârdı. Tam paketi açıyordum ki ustanın paket olarak kullandığı gazetedeki bir resim dikkatimi çekti. Birkaç yıl önce kaybolan bir çocuğun resmi. Kilitlendim resmen o çocuğun gözlerine. Ne kadar masumane bakıyordu. İçimden yazık bulundu mu acaba diye düşündüm. Tam o sırada gazetedeki resim canlandı ve gözlerimin içine bakarak bağırdı.

“Çabuk ol! Kurtar beni”

Bir anda çığlık atarak fırlattım elimdeki paketi. Arkadaşlarım ne olduğunu anlayamadılar. Arabayı durdurduk ve hemen kendimi dışarı attım. Yaşadığım şeyi anlatmaya çalıştım ama beni anlayacak durumları yoktu. Ayşe sakinleşmem için çabalıyor ama gördüğüm şey gerçekti. Mert ilaçlarımı getirdi ve içmemi söyledi. Artık delirdiğimi düşünmeye başladım. Tekrar minibüse binmek istemiyordum ve o gazeteye bakmak. Burak gazeteyi aldı ve haberi okudu. Gazete 5 yıl öncesine aitti. 5 yıl önce kaybolmuştu küçük kız. Daha 9 yaşındaydı kaybolduğunda. Önce bütün köy aradı onu ama bulamadı. Sonra jandarma, arama kurtarma ekipleri. 2 yıl boyunca her yeri didik didik ettiler ama sonuç alamadılar. Herkes ümidini kesti ama ailesi aramaya devam etti. Artık öldüğünü düşünüyorlardı ama acıda olsa cesedini bulmak istiyorlardı. Değil ceset kızlarına ait tek bir parça yırtık kumaş, ayakkabı ya da herhangi bir şey bulamadılar.
Burak haberi okudukça kafamın içindeki sesler çığlılara dönüşmeye başladı. Kurtar beni Elif diye bağırıyordu. Artık emindim. Bu duyduğum sesler 5 yıl önce kaybolan çocuğun sesiydi. Küçük kız çocuğu Zeynep’in sesi…

  1. Bölümün sonu
Sort:  

hikâye güzel başladı:) devamını ilgiyle bekliyorum, elinize sağlık..

Teşekkür ederim. Devamı en kısa zamanda gelecek.

credit: @oendertuerk

Tebrikler!

Bu yazı Steemit Türkiye discord sunucusunda önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında günün yazısı olarak @benyamin @steemit-turkey ve @technomania tarafından seçilerek oy kazanmıştır. #tr tagi altında kaliteli içeriklerizi görmekten mutluluk duyarız.


Detaylı bilgi için Steemit Türkiye Discord bağlantısını ziyaret edebilir ve #steemit post paylaşım kanalında yazılarınızı paylaşabilirsiniz.

teşekkür ediyorum.


Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.

Teşekkür ederim...

Coin Marketplace

STEEM 0.28
TRX 0.11
JST 0.034
BTC 66396.53
ETH 3174.43
USDT 1.00
SBD 4.15