Bilimkurgu Romanı - Yerşehir - Bölüm 31

in #yersehir5 years ago

image.png

Robotlara karşı kazanılan büyük zafer şehirde büyük bir sevinçle karşılaşsa da verilen şehitler nedeniyle şehirde herhangi bir resmi kutlama yapılmadı. Açlık sorunu henüz çözülmüş değildi ve başka bölgelerden gelen robotların şehre yeniden saldırmayacağının bir garantisi yoktu. Işıksız kaldıkları için seralardaki ağaçların çoğunluğu kurumuş, şehrin gıda ihtiyacını karşılayan ekinler büyük zarar görmüştü. Ekilecek yeni bitkilerin ürün vermesi ve robotlar tarafından imha edilen hayvanların çoğalması zaman alacaktı. Yeryüzünde kış başlamak üzereydi, insanların kış koşullarında yukarıda rahatça gezmesini sağlayacak kıyafetlerin üretimi bile başlı başına bir sorundu.

Kentin çevresindeki ormanlarda, çayırlıklarda, dağlarda arama ve imha çalışmaları yürüten askerler bir yandan da yoğun bir avcılık ve yiyecek arama faaliyetine girişmişlerdi. Ormanlarda mantarların bol olduğu bir dönem olması büyük bir şanstı. Yedikleri mantarlardan zehirlenen askerler olduysa da kısa bir süre içinde zehirli mantarlarla diğerlerini ayırmayı öğrenmişlerdi. Geyik avlamak, kuş vurmak, vahşi atları yakalayıp kesmek sahadaki askerlerin gündelik işleri arasına girmişti.

İçindeki robotların etkisiz hale getirildiğinden emin olunduktan sonra kara göle verilen elektrik kesilmiş, göl içinde arama yapılmaya başlanmıştı. Gölde amorf biçimli küçük metalik sinekler, üç bacaklı robotlar ve şekli bozulmuş mayınlar bulunmuştu. Gölün güney kıyısında altın ve gümüşün bol olduğu bir bölge vardı. Büyük elekler kullanılarak altın parçacıkları toplanıyor, geniş güvenlik önlemleri altında Yerşehir’e taşınıyor, eritilerek külçe altın haline getiriliyordu.

Nemrut robotlarca tümüyle işgal edildiğinden doğuya giden ana tünel güvenlik kaygılarıyla kapatılmış bu nedenle Pers ülkesiyle ticaret yapmak olanaksız hale gelmişti. Doğu Roma ise teklif edilen yüksek miktarda altına rağmen Yerşehir’e gıda ihracatına yanaşmıyordu. Neyse ki altının cazibesine kapılan cüceler kente bol miktarda gıda maddesi tedarik etmenin bir yolunu bulmuşlardı. Akdeniz üzerinden gelen gıda maddeleri Tarsus’dan geçerek Yerşehir’e ulaşıyordu. Kente cüceler tarafından getirilen başlıca gıda balıktı. Balık yemeye alışık olmayan kent halkı kısa bir süre içinde çipura, levrek, karagöz, iskorpit, vatoz gibi balıkları birbirinden ayırt etmeyi öğrenmiş, kentin her yanı balık kokmaya başlamıştı.

Yoğun mesaiyle geçen günlerin ve gecelerin ardından Umay evinde yakınlarının katılacağı bir yemek daveti vermeyi kararlaştırmıştı. Kurulan sofranın çevresinde Umay’la birlikte kızı Derma, kızının erkek arkadaşı Sitta, Sitta’nın annesi Puhepa, filozof Akman ve bilgin Doma vardı.

Akman her zamanki gibi kaygısız ve neşeli görünüyordu, Umay ise elde edilen büyük zafere ve açlık sorununun bir ölçüde çözülmüş olmasına rağmen durgundu.

Umay bakır kadehini kaldırarak “Sağlığınıza” dedi ve şarabından birkaç yudum içti. Masadakiler de Umay’ı takip ederek masadakilerin sağlığına içtiler.

Akman “Siz hiç tuluma bindiniz mi?” diye sordu.

Umay şaşırmıştı, “Nereden çıktı şimdi bu?” diye karşılık verdi.

“Çocukken şişirilmiş koyun postu üzerinde gölde gezinti yapmıştım.”

“Eğer suya düşersen üzerine çıkması zor olur” dedi Doma, böylesi bir konuda konuşmaya istekli olması Umay’ın garibine gitmişti.

“Eğer çok şişirmezsen üzerinde daha rahat kalırsın. Dilersen yarın göle gidip uygulamasını yapabiliriz” dedi Akman.

“Uygun bir davranış olmaz” dedi Doma, Akman’ın kendisine böyle bir teklifte bulunmasına şaşırmıştı.

Akman Sitta ve Derma’ya dönerek “Yaşınız ilerleyince hayatınızı daraltmayın” dedi.

Umay fikirden hoşlanmış görünüyordu. “Yarın hep birlikte gidip tuluma binebiliriz” dedi.

“Kimseden çekindiğim için değil, canım istemiyor” dedi Doma.

“Toplum bizi öylesine şekillendiriyor ki ne istediğimizi bilemez halde geliyoruz”

“Herkes gölü sevmek zorunda değil.”

“Üstat Doma’nın yanıtları kitaplarından daha öğretici” dedi Akman, sözlerinde ciddi miydi, yoksa ironi mi yapıyordu, belli değildi.

“Yukarıya ne zaman taşınacağız?” diye sordu Puhepa, sorar sormaz da pişman oldu, herkes dönüp ona şaşkın gözlerle bakmıştı.

“Önümüz kış. Robot tehdidi bitmiş değil. Bana sorarsanız acele etmemeliyiz” dedi Umay.

Puhepa kendisini masadakilerden farklı görüyordu, çünkü onun dışındaki herkes akademide eğitim almıştı. Şimdi bir de ilgisiz bir zamanda yersiz bir soru sorarak dikkatleri üzerine çekmişti.

Doma Puhepa’ya dönüp gülümseyerek “Gün ışığı çok başka, değil mi?” dedi.

Umay Doma’nın gülümsediğini ilk defa görmüştü, bunun gün ışığından mı Puhepa’dan mı kaynaklandığı merak etti.

“Yeryüzü resimlerde gördüğümüzden daha güzelmiş. Ruhuma iyi geldi” diye devam etti Doma.

“Evet, güzel, çok hoş” dedi Puhepa, Doma’nın gösterdiği ilgi onu utandırmıştı.

“Robotların korkusuzluğu çok korkunç” dedi Derma.

“İşte ben de bu yüzden endişe ediyorum. Başka yerlerdeki göllerden gelen robotlar insanlarımızı tehdit ediyor” dedi Umay.

Masada kısa bir sessizlik oldu, ardından Akman “Etten ve kemikten olsalar soyları çoktan tükenmişti, ama değiller, vahşi bir tabiatları var ve korku nedir bilmiyorlar. Efendilerine ulaşıp konuşabilsek sorunu çözebilirdik.” dedi.

Umay önündeki balıktan bir lokma koparıp ağzına attıktan sonra “Sadece şiddetin dilinden anlıyorlar. Hatta şiddetten de bir şey anlamıyorlar. Varlıkları ile yoklukları fark etmiyor.” dedi.

“Cahil insanlar gibi sadece içgüdülerine göre hareket ediyorlar” dedi Doma.

Sitta masadaki sohbetten sıkılmıştı. “Yukarıda bisiklet sürmek için sabırsızlanıyorum” dedi.

Akman Umay’ın bal rengi gözlerine bakarak “Acaba yarın göle girmeyip yukarıda bir piknik mi yapsak” dedi.

“O zaman halka söylediğimizden farklı davranmış oluruz” dedi Umay.

“İçimizden geldiği gibi yaşamamıza izin vermiyorlar.” dedi Akman.

“Toplumun kuralları, kabulleri var. İlerlemiş yaşına rağmen bunları kanıksamamış olmana şaşıyorum” dedi Doma.

“Bütün o kurallara tam da yaşım ilerlediği için isyan ediyorum. Şimdi mesela içimden Umay’ın yanağına bir öpücük kondurmak geliyor, ama bunu yapmıyorum.” dedi Akman.

Masadakiler büyük bir şaşkınlıkla Akman’a baktılar. Umay gülümseyerek “Halk için olmadığımıza göre buna engel bir durum yok” dedi.

Umay’ın böyle bir karşılık vermesi Akman’ın hoşuna gitmişti. “Bütün o kurallar içime işlemiş. Onlardan bir türlü kurtulamıyorum” dedi.

“Eğer sen de bunu söylüyorsan biz çoktan ölmüşüz” dedi Doma.

“Öpücük meselesini çocukların önünde konuşmasak iyi olurdu aslında. Aramızdaki ilişkiyi yanlış yorumlamalarını istemem” dedi Umay.

“Umay gönül ilişkilerine uygun olmayan kişiliğimi iyi biliyor. O istese bile ben onu üzmekten korktuğum için…”

“Bu işleri gençlere bırakmak en iyisi. Mesela Derma ile Sitta birbirlerine çok yakışıyorlar” dedi Umay.

Art arda içtiği şaraplarla sarhoş olan Doma “Buna içilir işte” dedi. Kadehlerini üstat Doma’nın sağlığına kaldırdılar.

Sort:  

To listen to the audio version of this article click on the play image.

Brought to you by @tts. If you find it useful please consider upvoting this reply.

Calling @originalworks :)
img credz: pixabay.com
Nice, you got an awesome upgoat, thanks to @bilimkurgu
BuildTeam wishes everyone a bullish new Year!
Want a boost? Minnowbooster's got your back!

Congratulations @bilimkurgu! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :

You published more than 150 posts. Your next target is to reach 200 posts.

Click here to view your Board
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

To support your work, I also upvoted your post!

Do not miss the last post from @steemitboard:

SteemWhales has officially moved to SteemitBoard Ranking
SteemitBoard - Witness Update

Support SteemitBoard's project! Vote for its witness and get one more award!

Coin Marketplace

STEEM 0.25
TRX 0.11
JST 0.032
BTC 63576.35
ETH 3066.39
USDT 1.00
SBD 3.80