Bilimkurgu Öyküsü - İsyankar - Bölüm 7

in #edebiyat5 years ago

image.png

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6

Bölüm 7

Neemu’ya geleli iki haftaya yakın süre geçtiği halde ufukta eve dönüşümüze dair bir işaret görünmüyordu. Geri dönmek konusundaki azmimi korumakla birlikte başka şartlar altında gelmiş olsam sevebileceğim bu gezegeni tanımaya, zorunlu konukluğumuzun tadını çıkarmaya karar vermiştim. Uzun gagalı kocaman kuşları, gökyüzünden nazikçe inen yağmur damlaları, kızıla çalan devasa güneşi ve henüz çok azıyla tanışabildiğimiz farklı ırklardan sakinleri ile Neemu sevimli bir tatil beldesiydi. Vo’dan öğrendiğime göre, gezegenin yüksek çözünürlüklü görüntülerinden üretilmiş sanal tatil ortamı Kayıp Cennet koalisyon halkları nezdinde büyük ilgi görüyordu. Kayıp Cennet’i geliştiren şirketin gezegene ödediği telif yıllar içinde gezegenin ikinci büyük gelir kalemi haline gelmişti. Birinci sırada yer alan gelir kalemi ise gezegenin asıl uzmanlık alanı olan yarı bilinçli canlılara dair araştırmalardı.

Aslında bütün bu bilgiler Neemu’ya ticari amaçlarla getirildiğimiz yönündeki tezimi destekliyordu. Zorla tutulduğumuz bu hayvanat bahçesinde bilim, bizim gibileri sömürmenin kılıfı olarak kullanılıyordu. Bence gezegenin doğal güzelliklerinden çok burada zorla tutulan varlıklar ilgi görüyordu ve bu düzenden bizlerden başka herkes fayda sağlıyordu.

Oliver uyurken kalkıp konakladığımız odada sabah jimnastiğimi yaptım ve asansörle yer seviyesine indim. Asansörün önünde nöbet tutan alfalardan biri dönüp bana ters ters baktı, onlarla takışmamak gerektiğini öğrendiğim için başımla selam vererek yanından hızlıca geçtim. Kısa bir yürüyüşün ardından karşıma ağaçların arasından usulca akan geniş bir nehir çıktı. Gezegen ahalisine uyarak üzerime kırmızı bir şort dışında bir şey giymemiştim. Dolayısıyla karşıya geçmek için nehre girmekte tereddüt etmedim.

Suya girer girmez sol bacağıma bir şey dokundu ve hızlıca bacağımı sardı, hemen ardımdan başka bir şey bu kez sağ bacağımı sardı. Bacaklarımı saran şeylerin rengarenk pulları ve şahmeranlar gibi insana benzeyen yüzleri vardı. Galiba dört taneydiler ve nehrin aşağısına doğru çekmeye çalışıyorlardı. Dönüp beni ısıracaklarından korktuğum için ani hareketler yapmamaya çalışıyor ve beni sürükledikleri yöne doğru küçük adımlar atıyordum. Yılan balıklarının irice birer kavuna benzeyen kafaları ve tuhaf yüzleri aklıma ‘yarı bilinçli’ denilen varlıkları getirdi. Neemenler gibi dile yetenekli olduklarını umarak “Bu samimiyet nereden geliyor sevgili kardeşlerim, tanışıyor muyuz?” diye sordum. Bunu söyleyince dördü birden başlarını çevirip niyetimi anlamak ister gibi yüzüme baktı. “Bacaklarımı bıraksanız diyorum, ayıp oluyor ama” diyerek itirazımı pekiştirdim. Duydukları bu sözlerden sonra bacaklarımı daha bir gayretle çekiştirmeye başladılar. Rengarenk pulları nedeniyle suyun içinde öyle bir renk cümbüşü oluşturuyorlardı ki içimden onlara direnmek gelmiyordu. Gerçi öyle bir niyetim olsa bile mücadelenin kolay olmayacağı gün gibi ortadaydı.

Nehirden aşağıya doğru göğsüme kadar suya gömülmüş ve tuhaf yaratıklarca kelepçelenmiş bir halde yürürken hayatın insanın karşısına bazen garip sürprizler çıkardığını düşündüm. Aksi gibi sürprizlerden hoşlanan bir yapım da yoktu.

Nehrin sola doğru kıvrılmaya başladığı noktada, dallarının ucunda kocaman kıskaçlar olan iki sarmaşığın sarıldıkları ağaçlardan birer yoyo gibi uzanarak küçük kuşları avlamaya çalıştıklarını gördüm. Herkesin avı kendine güzeldi. Benimkiler de herhalde beni yavrularına ikram etmek üzere yuvalarına götürüyorlardı. O halde neden kendi ayaklarımla onları takip ediyordum? Bu tehlikeli gidişe bir son vermek üzere ayaklarımı dipteki kumlara gömerek ani bir fren yaptım ve dengemi kaybederek tümüyle suya gömüldüm. Bu fırsattan yararlanan parıltılı hainler beni nehirden aşağıya doğru daha büyük bir hızla sürüklemeye başladılar.

Birkaç dakika sonra koca kafalı yılanlar bacaklarımı serbest bırakıp başlarını su balesi yapar gibi suyun yüzeyine çıkardılar, boyunlarını eğerek nehrin aşağısını işaret ettiler ve suya gömülüp gözden kayboldular. Kendimi derhal kıyıya atmak yerine işaret ettikleri yöne baktım. Ve yüz metre kadar ileride su perisi gibi bir kadın gördüm. Demek ki kimin dost, kimin düşman olduğu ilk bakışta belli olmuyordu. Koca kafalı yılanlar kader ajanı rolünü üstlenerek beni ona getirmişlerdi. Masallarda olduğu gibi bu yılan milletinin sağı solu belli olmuyordu.

İnsan teninin rengi çok güzeldi ve bir dişinin göğsüne en uygun meme sayısı kesinlikle ikiydi. Dolgun göğüsleri, ince beli ve güneşte sararmış uzun saçlarıyla su perisi beni adeta büyülemişti. Yanında yüzen hayvanlardan çekinmeme rağmen hipnotize olmuş gibi onun olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladım. Yanındaki hayvanlarla fazlasıyla meşgul olduğu için yaklaştığımı fark etmemişti. Oysa ben yanına yaklaştıkça akları parlayan iri gözlerini, dolgun dudaklarını ve uzun siyah kirpiklerini fark etmiştim. Dağılmış saçlarımı düzeltme telaşındayken bana bakıp gülümsediğini fark ettim. Elbette gülümseyecekti, bu cennet bahçesinde Âdem ile Havva misali birbirimize mahkûm gibiydik. Tabii bir de Oliver vardı ama su perisi henüz varlığından haberdar olmadığı için yok hükmündeydi. Suyun sığlaşmasından yararlanarak adımlarımı sıklaştırdım ve karşısına geçip elimi uzatarak “Merhaba, ben Utku” dedim.

Su perisi selamıma vahşi bir kedi dişlerini çıkarıp hırlayarak cevap verince istemsiz bir biçimde geriledim. Onun hırladığını gören sevimsiz hayvan arkadaşları önüne geçerek kendilerince onu korumaya aldılar. Öyle şaşırmıştım ki ağzımdan “Beni yanlış anladınız matmazel” sözleri döküldü. Sözlerime sivri tırnaklarını ileriye doğru uzatıp bu kez daha güçlü bir biçimde hırlayarak cevap verdi. Bu sırada kurda benzeyen arkadaşları tüylerini kabarttılar ve karşılarında sanki şeytan varmış gibi üzerime atılmaya hazırlandılar. Erkekliğin onda dokuzunun kaçmaktır sözü uyarınca kendimi sudan dışarıya attım ve kaderime lanetler yağdırarak koşmaya başladım. Kaçtığımı gören altı ayaklı yaratıklar beni kovalamaya başladılar. Biraz kovaladıktan sonra yılıp beni dertlerimle baş başa bırakacaklarını umuyordum, ancak olaylar hiç de düşündüğüm gibi gelişmedi. Öndeki adi kurt avını kovalayan dişi aslanlar gibi yan tarafıma geçti ve omuz atarak beni yere düşürdü. Artık son duamı etmemin vakti gelmişti; ancak bu dua öfkem ve isyanım nedeniyle henüz başlamadan küfre dönüştü. Böylece ölmeden önce içim biraz olsun soğudu ve öteki dünyaya huzur içinde gitmeye hazır hale geldim.

Daha yaşayacak günüm varmış demek ki; bir bakıcı imdadıma yetişip çirkin sesiyle önce hayvanlara bağırdı, ardından iki eliyle iki yaratığı kavradı, havaya kaldırıp hafifçe silkeledi ve on metre kadar öteye fırlattı. Altı bacaklı kurtlar yere düştükten sonra bir süre köpekler gibi sızlandılar ve kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp kaçmaya başladılar. Kurtarıcımın yüzüne minnet duygusuyla baktım ve burnunun çevresindeki morluktan onun gezegene geldiğim ilk gün kafa attığım alfa Neemen olduğunu anladım. Bakıcı aramızda geçen tatsızlığı unutmuşa benziyordu, bir çocuğu avutur gibi başımı okşayıp yanımdan ayrıldı. Bu nasıl bir saklı cennetti ve ben ne talihsiz bir adamdım. Ay gibi parlayan dört dörtlük bir kadını hırlayan bir canavara dönüştüren bu düzene ne kadar küfretsem azdı. Bir insan evladını yetiştirsinler diye kurtların eline verirsen olacağı buydu işte. Dr. Toars demek ki bu nedenle gezegendeki üçüncü insanın bizden epey farklı olduğunu söylemişti. Hiçbir şeyi doğru dürüst açıklamıyorlardı ki insana, her şeyi el yordamıyla biz öğreniyorduk. Ama ben onlara yapacağımı biliyordum, kalkıp direktör Saasa’nın kapısına dayanmak üzere yola koyuldum.

Görsel Kaynağı: https://pixabay.com/photos/wolf-forest-dark-predator-animal-2864647/

Sort:  

Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır. @c-squared hesabı topluluk witness'ı olarak faaliyet göstermektedir. Projemizi desteklemek isterseniz bize buradan witness oyunuzu verebilirsiniz.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here

Coin Marketplace

STEEM 0.30
TRX 0.12
JST 0.033
BTC 64386.10
ETH 3142.17
USDT 1.00
SBD 3.98