🖱 DIABLO (1996) - Oyun İncelemesi 🖱

in #tr5 years ago (edited)

Bir efsanenin doğuşu...

Geçtiğimiz günlerde, daha önce defalarca bitirdiğim Diablo'nun ilk oyununu tekrar kurup oynamak geldi içimden. Her zaman olduğu gibi 2-3 gün boyunca başından kalkamadım ve artık sayısını hatırlamadığım şekilde Diablo'yu yine keserek oyunu bitirdim. Hazır bilgiler de güncelken, Blizzard'ın bu unutulmaz oyununa dair bildiklerimi yazayım dedim..

Bu oyunu bundan tam 22-23 yıl önce ilk çıktığı zamanlarda abimin bilgisayarında oynamıştım. O zamanki bilgisayar/oyun dergilerinin hediye olarak verdiği cd'den çıkan Diablo demo'sunu bile kurduğumuzu hatırlıyorum. Benim için bir o kadar eski, bir o kadar da eskimeyen bir oyun. Oyunla ilgili hemen hemen her şeyi biliyorum desem herhalde abartmam. :D Neyse yavaştan başlayalım isterseniz...

(Tristram kasabasının genel görünüşü)

Oyun, Tristram kasabasında geçiyor. Seçtiğimiz kahramanın, kasabaya musallat olmuş kötü güçlere karşı koyması bekleniyor. Diablo'nun da içinde bulunduğu bu düşmanları temizlemek için kasabadaki katedrale ayak basıyor ve tek tek aşağıdaki katlara, zindanlara iniyoruz. Toplamda 16 kat var ve her 4 katta bir etapların tasarım çizgisi değişerek devam ediyor. Oyun mouse ile oynandığından bol bol sol tık yapıyoruz, düşman kesiyoruz, onlardan düşen değerli eşya ve paraları topluyoruz, arada portal(boyut kapısı) açarak kasabaya uğruyor ve alışverişimizi yapıyoruz. Bazen kasabadaki npc'lerden bazı gizemli görevler(quest) alıyoruz, tamamladığımızda bize ödül veya özellikli eşyalar veriyorlar. Karanlık ve loş ışıklı korkutucu zindanlarda ilerlerken, oyunun müzikleri de sizin bu ürkütücülükten nasibinizi almanızı sağlıyor. Kısaca Diablo'daki genel işleyiş bu şekilde. Bağımlılık yaratan tarafı ise süreli olarak karakterimizi geliştirmek istememiz. Daha yüksek damage(zarar-hasar) ile düşman keseyim, büyü resist'lerim(dayanıklılığım) daha iyi olsun, sağlığım öyle iyi olsun ki zor öleyim, en güçlü ben olayım, kimse önümde duramasın vs... Level'ınız arttıkça karşınıza daha muhteşem özellikli eşyalar(unique item) çıkma şansı sizi yakanızdan çekiyor ve de bırakmıyor...

(Katedrale girip düşmanlarla yüzleşmeden önceki son anlarımız)

Oyuna başlarken bir karakter seçmemiz gerekiyor dedik. Bunlar savaşçı(warrior), büyücü(sorcerer) ya da kadın karakter olarak okçu(rogue). Bu tarz oyunlarda yakın dövüşü ve kılıç savurmayı sevdiğim için bir kez daha Warrior'u seçtim. Karakterlerimizin belli özellikleri ön planda. Dolayısıyla oyunda experience(tecrübe) kazanıp level atladıkça, gelen puanları karakterlerimizin ihtiyaçlarına ve isteklerine göre dağıtmamız gerekiyor. Karakter(CHAR) ekranında dağıtabileceğimiz puanlar strength, magic, dexterity ve vitality(yaşama, dayanma gücü) olarak belirlenmiş durumda. Örneğin savaşçımız güçlü olmak(strength) zorunda, okçumuz yetenekli(dexterity) olmalı ki seri şekilde ok atabilsin. Büyücümüzün büyü(magic) hanesi güçlü olmalı ki, büyülerde ustalaşabilsin. Ekranda görünen kırmızı ve mavi kürelerin ne anlama geldiğini de anlatayım. Soldaki kırmızı küre bizim canımız(health-life), soldaki ise mana değerimizi gösteren küre. Mana'yı bizim büyü yapabilme gücümüz olarak tarif edebiliriz. Misal bir büyü 10 mana istiyor ve bizim 8 manamız varsa o büyüyü kullanamayız. Sağ tıkla mana kullandıkça o küredeki mavi renk azalıyor.

(The Butcher'ın kapısını açtığımızda o korkunç sesiyle "Fresh Meat" deyişini unutmak mümkün mü?)

Diablo'ya pek çok yönüyle adeta ilklerin oyunu diyebiliriz. O dönemler sıra tabanlı rpg-frp'ler moda iken, gerçek zamanlı olarak düşmanları öldürme, eşyalarını toplama ve karakterimizi güçlendirme metoduyla hack and slash'in sağlam bir temelini kurarak, zamanının çok ötesinde bir şeyler sunup insanları kendilerine bağlamayı bildiler. Sonrası da zaten gerek Diablo serisi özelinde, gerekse bu tür özelinde kendiliğinden geliverdi... Toparlamak gerekirse Diablo tam olarak neleri çok iyi yapmıştı:

  • 3 ayrı karakter ve farklı oynayış stili
  • Oyuncuyu hızlı save etme(kaydetme) alışkanlığına yönlendirerek, oyunun akıcılığının korunmak istenmesi
  • O ünlü CHAR(karakter) ekranı
  • Inventory'nin(eşya envanteri) sadeliği ve basitliği
  • Yaratılmış onlarca büyü ve Spells(büyüler) sekmesindeki düzenlilik ve anlaşılabilirlik
  • Bahsedilen tüm bu bölümlerin, oyun ekranına güzel bir şekilde yedirilmiş olması
  • Experience ve karakter gelişim sistemi
  • Alınan görevlerle(quest) birlikte derinleşen, oynayanı içine çeken hikaye anlatımı
  • Kasabadaki unutulmaz npc'ler (Deckard Cain, Griswold, Adria The Witch, Pepin vs..)
  • Oyunun karanlık atmosferi ve tasarım diline uygun Matt Uelman'ın elinden çıkmış muhteşem müzikler, özelikle de Tristram Theme
  • Battle.net online servisi ile multiplayer oynama keyfi sunmuş olması

(Ve karşınızda Skeleton King...)

Oyundaki en harikulade noktalardan biri de, oyundaki zindanlardaki harita tasarımının her yeni oynanışta değişiyor olması. Yani tekrar sıfırdan başladığınızda harita rastgele bir şekilde değişiyor. Dahası oyun boyunca aldığınız bazı görevler bile... Mesela bu en sonki oynayışımda karşıma Curse of King Leoric veya Halls of the Blind quest'leri çıkmadı. Bu tür minik detaylar, sizi oyunu tekrardan oynamaya itiyor. Bu arada oyunda alabileceğiniz tüm quest'leri de şuradan görebilirsiniz. Haa, unutmadan şunu da ekleyeyim, bu oyunda Diablo 2 ve 3'teki gibi öldürdüğünüz yaratıklar tekrardan dirilmiyor(spawn). Dolayısıyla belli sayıda düşman olduğunu ve ilerledikçe tip, tür açısından çeşitlendiklerini ve yapay zekalarının da güçleri oranında arttığını belirtelim. Oyundaki favori düşmanım Blood Knight'lar, ne de olsa onlarda da bir knight'lık var. :) Yüce insan Lachdanan'a da selam olsun...

Sonlara yaklaşırken oyunun geniş hikayesini ve daha öncesinde olanları detaylı olarak merak edenler için aşağıdaki linkleri bırakayım:

http://www.blizzardturk.com/diablo/lore/diablo-hikayesi
https://frpnet.net/diablo/diablo-tarihcesi
https://www.diablofanturkiye.com/temelbilgiler/diablo'nun-hikayesi/
http://lorekeeper.net/content/diablo/

Eveet, son sözlere gelirken, Diablo'nun hayatımda büyük bir yeri olduğunu, okçu ve savaşçı karakterleriyle defalarca oynadığımı, binlerce kez sol tıklayarak adeta "Diablo parmak kası" yaptığımı belirteyim. Bu ilk oyunda beğenmediğim noktalar açıkçası, karakterimizin koşamıyor oluşu ve bu durumun kasabada dolanırken epey vakit kaybettirişi. Keşke tüm npc'ler birbirine daha yakın mesafede olsalarmış. Bir de, daha fazla cutscene ile hikayenin görsel olarak desteklenmesini isterdim doğrusu. Bu oyundan sonra gelen Diablo 2 ve ek pakedi The Lord of Destruction çıtayı öyle bir yere koydu ki, bu sebepten bu oyuna 4,5 yıldız vermeyi uygun görüyorum. Eğer hiç Diablo oynamadıysanız, genel oynanışı kavramak adına ilk oyundan başlamanızı öneririm. İyi eğlenceler...

Puan (4,5/5) : 2.png

Diğer Oyun İncelemelerim

Candle : A Beautiful Game To Play
Botanicula - Bu oyun eczanelerde antidepresan olarak satılmalı!!!
Her Story / 2-3 saat süreli, kaliteli bir bağımsız oyun
Hayatımın Oyunu "Sanitarium" / Oyun İncelemesi
LIMBO / Oyun İncelemesi
Bonus
+
🎮🔎 Point & Click Adventure oyunları neden güzeldir? 🔎🎮

Resim kaynak: 12345

Sort:  

yine harika bir oyun incelemesi daha:)
oynamayacağımı bilmeme rağmen yine de okuyorum, bunun sırrı o keyifli anlatımın:)
izlemeyeceğim bir film veya okumayacağım bir kitabın inceleme yazısını, sırf özenli ve keyifli anlattıkları için dayanamayıp okumak gibi bir şeydi benim için:)
sıradaki yazıyı bekliyorum:)

çok sağol @sudefteri ya, mutlu ettin gerçekten bu yorumunla :)

sanki bende de bitirdiğim oyunun incelemesini yazmazsam rahat edemeyecekmişim gibi bir his oluştu. incelemeyi yazınca, "hah şimdi diğer oyunu gönül rahatlığıyla bitirebilirim" gibi düşünüyorum heralde.
öyle pek oyun delisi değilim esasen. ayda en fazla 1,2 oyun oynuyorum. ama yazmak benim de hoşuma gidiyor. bir sonraki oyun incelemesi de sürpriz olsun :) tekrar teşekkürler motive edici sözlerin için :)

Güzel bir oyun incelemesi olmuş emeğinize sağlık, parmaklarınızı çok yormayın ama :)

bir şey olmaz @baycan hanım, olsa olsa en fazla mouse'un pili biter :) güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim.

@sahinadm hocamıza da oyunda geçen şu şiiri armağan etmek istiyorum :)

"i can see what you see not.
vision milky then eyes rot.
when you turn they will be gone,
whispering their hidden song.
then you see what cannot be,
shadows move where light should be.
out of darkness, out of mind,
cast down into the halls of the blind."

Ne anlama geliyor acaba. :)

"göremediğini görebiliyorum
görüş sütlü sonra gözler çürük.
döndüğünde onlar gitmiş olacak
gizli şarkılarını fısıldayarak.
o zaman olamayanı görüyorsun
ışığın olması gerektiği yerde gölgeler hareket ediyor.
karanlıktan, akılsız
kör koridorlara dökül."

hocam bazı yerleri yanlış olabilir, elimden geldiğince çevirmeye çalıştım. ilgili quest'te görünmez olup ortalıkta gezen sarı yaratıkları kesiyoruz. hatta görüntülü olarak şöyle oluyor tam olarak:

Bu oyunu oynatacaksın bana hocam. :)

haha gurur da duyarım hocam :)

Uygun bir vakitte deneyeceğimden emin olabilirsin. Severim bu tür şeyler. Buna benzer olmasa da strateji oyunu olarak hayranlık duyduğum Stronghold Crusader idi. Eski ama çok iyi. :)

keyfiniz bilir hocam, istediğiniz gibi :) stronghold crusader methini çok duyduğum bir oyundur, oynama fırsatım hiç olmadı. eskilerden age of empires 1-2, command & conquer red alert, starcraft ve taktik strateji olarak commandos oynamışlığım var. sonra bu türden çok koptum. onca ayrıntıya sahip strateji türünü şu an ki kafamın kaldırmayacağını düşünüyorum doğrusu. o yüzden genelde senaryolu ve çizgisel ilerleyişe sahip point and click adventure, platform ve bağımsız oyunlar tercihim oluyor. nadiren de 3d action/adventure ya da hack'n' slash oynuyorum.

ayrıca ne varsa eski oyunlarda var hocam. şimdiki oyun firmalarının dini imanı para oldu.

az yorumumu gönderdikten sonra eklemeyi unuttuğumdan yakındığım oyun command & conquer oyunu. :) O da çok iyiydi. Eski oldukları için grafiklerde sıkıntı var tabi ama kurgu ve oyun kalitesi iyi.

evet gerçekten bu işlerde para ön plana çıktı. Counter Strike ve Half life'tan sonra... :)

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by netknight from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

This post has received a 1.04 % upvote from @drotto thanks to: @netknight.

Congratulations @netknight! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :

You published more than 60 posts. Your next target is to reach 70 posts.

Click here to view your Board
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

To support your work, I also upvoted your post!

Do not miss the last post from @steemitboard:

Carnival Challenge - Collect badge and win 5 STEEM
Vote for @Steemitboard as a witness and get one more award and increased upvotes!

Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here

@blocktrades thank you so much for your upvote, you made me happy :)

tenor.gif

Coin Marketplace

STEEM 0.30
TRX 0.12
JST 0.034
BTC 63960.62
ETH 3142.95
USDT 1.00
SBD 3.95